20 Kasım 2012 Salı

Gönderilmeyen Mektuplar – Vol.I


Daha yazmaya başlamadan verdiğim tek karar; bu mektubu asla göndermemek! Göndermeyeceğim çünkü bu satırların herhangi bir şeyi değiştirebileceğine inanmıyorum. Göndermeyeceğim çünkü kendimi doğru ifade edebildiğimden bile emin değilim. Hadi doğru ifade ettim diyelim, bunları senin doğru algılayabileceğinden emin olamayacağım. Göndermeyeceğim çünkü cesaretim yok! Oldu mu?!

Daha önce hiç savaşmadım. Sevilmek için yani... Birşeyleri yanlış yapmış olmalıyım ya da eksik... Herneyse o, bir mektupla düzelecek ya da tamamlanacak kadar kolay olmamalı! Bu kadar kolay olsaydı, bu beni daha da kahrederdi zaten. Bunca zaman dökülen yaşlar, kendime yaptığım sitemler... Bir iki sayfa yazıyla düzelemez, düzelmemeli. İşittiğim (bence) ağır laflar, bana layık gördüğün tavır, onca önemsenmeme, her seferinde “herkes gibi” hissetmelerim... Tüm bunlar tek bir mektupla değişebilir mi? Bir mektup bunları silemiyor belki ama onlar da hala sana olan isimsiz, kimine göre “zamansız” ama bence tarifsiz duygularımı silemediler işte...

Aşık olsaydım; ilk tatsız hareketinde, ilk ağır sözünde gurur yapar, seni silerdim. Ağlardım ama susmasını da bilirdim.

Sonrasında nefret etseydim; ‘belki sadece belki’ nispet olarak birkaç girişimim olurdu. Ağlamazdım. Unuturdum sonra da.

Sevsem, sadece sevgi olsa, uğraşırdım, dayanırdım, savaşırdım ama bir süre sonra vazgeçmesini de bilirdim. Beni sevmeni beklemezdim. Ağlardım elbet ama çok değil.

Tutku olsa; heyecan olurdu, seni görmek için delirirdim. Çok ağlardım ama ağlatırdım da. Kısa sürerdi. Biterdi.

Bense istiyorum ki; mutlu ol, hiç üzülme, beni de üzme. Yanımda ol ya da çağır, ben geleyim ama sen istediğin için, ben değil. Hayallerin benim için olsun, rüyanda beni gör. Sana güveneyim, tıpkı senin bana güvendiğin gibi. Tek kelime etmesem de sadece bakışlarımda gördüğüne inandığın gibi. Böyle bir lüksüm olmasını istiyorum sadece... Seni gördüğümde ya da bana dokunduğunda heyecanlanmak değil hayalim. Beni görmek ve benimle olmak istemen. İşte, tarifi bu, ismi nedir bilmiyorum. Bir ismi olması önemli mi? Önemliyse sen koy...

Bence bu, bana özel. Lerzuş’ça birşey işte J

Lerzuş der ki; hislerinize güvenin, dile getiremeseniz de yazın ve yazdıklarınızı da gönderin... Evren, paylaşmanızı istemese, iletişimi bu kadar kolay hale getiren araçlar geliştirmemize fırsat tanımazdı değil mi? J

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder