23 Aralık 2013 Pazartesi

Tarih tekerrür etmesin, amin !

Tarihi oldum olası sevmedim. Lisedeyken ezberim kuvvetli diye yüksek puan alırdım dersinden. Üniversitede okurken, seçmeli olarak bile almadım, mantık dersini tercih ettim, düşünün! Tarihin kendisini tekrarlamasını istemiyorum, çünkü aynı sözleri işitmeye hazır değilim. Dibimde olan, elimi uzatsam dokunacağım birinin saniyeden de kısa bir süre zarfında, benden fersah fersah uzaklaştığını farketmek istemiyorum. Daha doğrusu hiç o kadar yakınımda olmadığını... Hepsinin bir illüzyon, kafamdaki bir hayalden ibaret olduğu kakılmasın kafama bu sefer. Karşılıklı olduğuna inandığım – inanmak istediğim belki de- onunla birlikteyken hissettiğim rahatlık, huzur bir anda uçup gitmesin. Nereye bakacağını şaşıran, elini nereye koyacağını bilemeyen, ağzında birşeyler geveleyip tam bir cümle kuramayan, karşısındakiyle 7 yıl önce değil de 7 dakika önce tanımışcasına rahatsız, huzursuz bi’ lerzuş’a dönüşmiyim, n’olur... Cesaretin; hiçbirşeyden korkmamak değil, korkularıyla yüzleşip onlarla savaşabilme gücü olduğuna inanırım. Benim korkumsa, daha önce duyduğum sözleri, bahaneleri yeniden işitmek ve ağzını açıp tek bir kelime edememek, onun gözlerine bile bakmaya çekinip donuk bir “Peki”den başka birşey diyememek, geldiğim gibi kalkıp sessiz sedasız gitmek... Bir sürü bahaneler uyduruyorum kendi kendime. Sırf bu korkularımla yüzleşmemek için. Eğer en büyük kötülük belirsizlikse ve ben tırsmadan konuşursam –iyi ya da kötü- bu belirsizlik ortadan kalkacaksa? Belki de belirsizlik en büyük kötülük değildir diyor içimden bir ses sürekli... Bu ses hiç susmaz mı? Oysa bizim hikayemizde suskun olan bendim, korkak olan o. Roller değişti, daha doğrusu tüm rolleri ben üstlendim. Artık hem korkağım hem suskun... Ne konuşuyorum, ne karşımdakini konuşturuyorum, hep bir özür hep bir engel, habire ertelemelerle vakit öldürüyorum, hayattaki en değerli, en vazgeçilmez, yerine konması imkansız tek şeyin “zaman” olduğunu bile bile... Einstein’ın dediği gibi aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar bekleyip bir yandan “deli” damgasını yerken, öte yandan bu korkularıma yenilmek yerine, bu sefer bi’ cesaret duygularımı dile getirebilirim belki de. Tam da yeni bir yıla hazırlandığımız bu günlerde, süper bir başlangıç olmaz mı? Bence olabilir... Lerzuş der ki; seviyorsan, git konuş bence...