25 Ocak 2013 Cuma

Gidenlerden

Şu anda karşımda sen olsan ilk ne derdim acaba? Sokakta yürürken bir köşeyi dönsem ve seninle çarpışsak, ilk kelimelerim ne olurdu? Bunu kestirmek zor. Ne olmayacağını çok iyi biliyorum ama. “Neden?” diye sormazdım mesela. Daha çok “Nasıl?” benim merak ettiğim...

Zor bir çocukluğun geçmiş, çok belliydi. Sevgisiz bir ailede büyümüştün. Kendilerince sevseler bile bunu gösterebilecek bir dil geliştirmemiş, gülmeyen, sürekli senden beklentileri olan ve memnuniyetlerini zinhar dile getirmeyen bir anne babanın evladı olmak ne kadar zorsa, o kadar zordu hayatın.

Yapmaktan en çok hoşlandığın şey top oynamaktı, özellikle de futbol. Çok normaldi, çocuktun daha. Ama ayağına top değmeden geçti o en güzel günlerin. Top peşinde koşturmak, arkadaşlarınla oyun oynayıp yorgunluktan öğlene kadar uyumak yerine sabah ezanıyla diktiler seni ayağa. Hem de henüz altı yaşında. Önde baban arkada sen babanın işyeri olan kahvehaneyi açmaya gittiniz, henüz senin gözlerin uykudan yarı kapalıyken...

Çok merak ediyorum, baban hiç teşekkür etmiş miydi sana?

Sonra büyüdün, genç, yağız bir delikanlı oldun. Askere yollandın. Kars çıkmıştı kurada. O yıllar, çok zor yıllar... Hayvanların burunlarından akan salyanın, sümüğün soğuktan donduğu kışlar geçirdin. Beline her gün sardığın kuşak işte bu askerlikten yadigar kaldı sana. Askerden geldin, seni iki yıldır bir kere bile görmemiş annen değil de karşı komşun karşıladı seni. O sarıldı sana, annen değil. Kuru bir “Geçmiş olsun” ya duydun ya duymadın, çok emin değilim...

Öyle bir ailede büyüyüp de nasıl bu kadar sevgi dolu biri olup çıktın, işte ben bunu merak ediyorum. Gerçi sen de belli edemezdin sevgini, sarılıp öpmezdin kendi rızanla. Biz sana sarılsak bir yolunu bulup kısa kesmeye, geçiştirmeye çalışırdın. Ama emindim, severdin bizi, hem de canından çok...

İşte sırf bunu bildiğim için nedenlerini değil de nasılları merak eder oldum. Elin nasıl gitmişti kapıya, nasıl açıp çıkmıştın dışarı? Kapı ardından kapandığında, bir daha geri dönmeyeceğini bilerek nasıl hissetmiştin? Apartmandan çıkıp da Ocak ayazı vurduğunda yüzüne bir an, bir saniye için bile olsa geri dönmek geçmiş miydi aklından? Nasıl yürüdün geçtin caddeyi acaba, hiç tereddütsüz ve sert adımlarla mı yoksa yavaş yavaş, beklenmedik bir ses duyduğunda ürküp arkana bakarak mı?

Şimdi düşündüm de nasılları da konuşmazdım aslında. Şu an karşımda olsan hiç birşey çıkmazdı ağzımdan. Sadece sımsıkı sarılır, tütün karışmış kokunu içime çeker ve “Seni çok özledim” derdim.

Lerzuş der ki; zaman herşeyin ilacı olabilirdi belki, bu hasret olmasa...